blog

Bacaklarımı ensesine yasladım. Sikimin sapından taşaklarıma doğru diliyle gezmeye başladı. Bacaklarımı boynunda bağlayıp kendime doğru çektim. Yüzü kalçalarıma yapıştı. Dili her yerimde geziyordu. Taşaklarımın altında diliyle göt deliğime doğru yerleşti. Hoşuma gitmişti. Elini ön taraftan çevirip yalarken sikimi okşuyordu. Yerimde duramıyordum. Haz aldıkça daha çok kendime çekiyordum. Çektikçe sikimi daha sert sıvazlıyordu. İnlemelerim arttıkça dilini içime sokuyordu. Taşaklarımı alnında hissediyordum. Daha bir eliyle arkamı yokladı. Boynundan çekmeyi bıraktım. “Sadece dilini istiyorum” dedim. Sıcak nefesi olağanca hassasiyetiyle bütün tüylerimin dikleşmesini sağlıyordu.

Bir an bunun acaba bende eşcinsellikte olabilir mi? Düşüncesine sebep olduğunu hissettim. Erojen bölgelerimi biliyordum. Bu olayı düşünürken haz almaya da devam ediyordum. Mümkün değildi. Beni neyin tahrik ettiğini gayet iyi biliyordum ve vu sahneyi bir erkekle düşününce tamamen libidom düşüyordu. Neden nasıl bilmiyorum ama mutlu olduğum anları birden kestirip atmaksızın sorgular şekilde buluyordum kendimi. İster istemez acaba ben bu muyum? Demeye başlıyordum.

Altı yaşında okula başladım. Üst düzey bir zekam yoktu fakat algım açıktı ve ailemin yüklediği sorumluluk prensibiyle ilkokul 4. Sınıfa kadar bütün şairleri tanıyordum. 4. Sınıftan sonra Dünya klasikleriyle tanışmış ve henüz 6. Sınıfa geldiğimde yarısından çoğunu bitirmiştim. Annemin muhafazakar kafasıyla islam tarihini zoraki bir din eğitimiyle öğrenmiştim. Babam biraz daha bilimsel ve muhalifti. Gözünüzde öyle muhteşem bilgi birikimi olan insanlar canlanmasın, tam manasıyla ne yaparsan yap mutlu olmayan insanlar vardı. Hep daha iyisini yapman için senin yaptığın her başarılı işte kusur arayıp ve bir şekilde bulduktan sonra başarının ne olduğunun tadını yalnız kaldıktan sonra öğrendiğimi söyleyebilirim. Hiç unutmuyorum, 5. Sınıfa ilk geçtiğimde Suç ve Ceza’yı bitirdiğimde babam “Yeraltından Notları, anladın mı? Bu kitaba geçmen için onu anlaman lazım” diyerek hevesimin anasını sikmişti. Salaklık ve saflık onların rehberliğine güvenerek bir daha Yeraltından Notlar, bir daha Suç ve Ceza okumaya başladım. Ortaokul bittiğinde benim zihnimde tomurcuklanan isyancı onu ekenler kadar memnuniyetsizdi. İğrenç bir tavırla büyümüştüm. Lisede eğitim sisteminin her celsesini yargılamıştım. Müfredatı, hocaların ahmaklığını, yetersizliğini, teneffüs mantığını, müdürü, müdür yardımcısının konumu itibaren yetersiz eğitimci kimliğini… kantinlerde nefes alan yetersiz beslenmeye kadar her şeyi eleştirip lise sonun son döneminde radikal bir kararla okula gitmek istemediğimi söyleyerek bütün herkese karşı hayal kırıklığı yaşattım. Tabi benim için bir bilgiye sahip olduğunu ancak o bilgiye ihtiyaç olduğu anda ortaya koyabiliyorsan geçerli bir bilgiye sahipsin, düşüncesi vardı. İlla diplomaya gerek yoktu. Psikolojiyi de, felsefeyi de, sosyolojiyi de yeterli gözlem ve yaşam hilesiyle çözebilirdin. Okuyacak ve yazacaktım bu sayede kendi bilgimi insanlara sunabilirdim. Ve kendimi bir restaurantta bulaşıkçı olarak hayatın gerçeklerinin karşısına çıkardım. Babam bu duruma dehşet şekilde sinirlenmişti. Beni evlatlıktan reddetti. Umurumda değildi. Yeteri kadar kazanıyordum. Düşünecek zamanım oluyordu ve insanlara okuduğum şeylerden bahsediyordum. O gün, bahsettiğin şey kadar bahsettiğin insanında önemli olduğunu anlamıştım. Duvara konuşmak ile salatalığı küp küp mü ince ince uzunlamasına mı doğrumak gerektiğini karıştıran insanlara bildiklerini anlatınca, salatanın içine salatalık ile beraber Jean Paul Sartre’da giriyor ama kimse tadını alamıyordu. Var oluş aslında tam bir fiyaskoydu. Aptala dünyayı anlatınca gördüğü sadece bulunduğu oda oluyor. Daha geniş kitlelere hitap etmek için okula geri döndüm ve aynı yıl üniversiteyi kazandım. Babam beni tekrar evlatlığa kabul etti. Fakat ben onları çoktan reddetmiştim. Birey olarak hayata yeniden başlamıştım. Bağımsızdım, hala hür değildim. Sevişirken düşündiğüm bu olay gibi hayatın her anında düşüncelerim peşimi hiç bırakmıyordu.

“Ondan devlet adamı da çıkabilir. Bir hiçte olabilir. İkisi de beni şaşırtmaz” derdi, babam. Ben, var olmayı tercih ettim. Felsefi bir duruştan ziyade, babamın sadece yüzünü kara çıkartmak istedim. Sadece ona işkence etmek için…

“Neden keyfin kaçtı?” diye sordu, Sude. Uyandığımda inmiştim. Biraz fazla kaçırmıştım.

“Hassiktir, eşcinsel miyim, lan ben, diye düşünürken inmişim” dedim güldüm. Sude, yanıma uzandı. Bir eli sikimle oynarken omzuma koydu başını. “Başka şeyler de düşünüyorsun. Derin düşüncelere dalmışsın”

“Varoluş sancısı, diyelim. Doğum kadar olmasa da insanı bir yerde huzursuz ediyor”

“İntiharı düşünüyorum, yine bu ara!”

“Yine ne bok geldi, başına”

Bilmiyorum, sadece huzurlu değilim. Arkamdan kimsenin bir şişe şarap açacağı da yok. Tirbüşonum senin olsun, OX”

“Canını ne yakıyor senin, Kalfa?”

“Sude, zaten inmişken bu konuyu irdeleyip henüz kurumamış amını ziyan mı edelim?”

“Daha önemli bu benim için”

“Özgürlük afyondur, efendim. Tamamen bir Alis Harikalar Diyarı illüzyonuz yaratılarak yeni neslin arayışına geçtiği özgürlük furyasına hiçbir zaman ulaşamayacaklardır. Bulunamazdır. İçi boş bir salyangoz kabuğu arayışı ile hayat israfıdır.” dedim.

“Adın ne senin?”

“Kalfa” dedim. Üniversitenin sonunda iddialı çıkışları ve çıkardığı dergiyle giyabi olarak tanınan Kalfa’nın reel karakterini ilk defa orada tanımıştı, Sayın Doçent Hülya Hanım.

“FraKalfa, sen mi oluyorsun?” diye sordu.

“Evet, efendim”

“Franz Kafka’dan geliyor değil mi? Basit bir kelime oyunu.”

“Hayır efendim, henüz evrimin tam ortasında kendi varlığını daha tam olmamışken yeniden yaratmaya çalışmaktan geliyor. Fraksiyon, tür dönüşümü. Kalfa zaten adım” dedim.

“Senin bu ileri sürdüğün görüşü hangi filozoflar benimsiyor?”

“Thomas Hobbes, Sigmound Freud gibi bilinen bir çok isim bu görüşü başka bir şeye dayandırarak kabul ediyor efendim.”

“Sen okumadın mı?””Hepsini okudum, okuduğumu belgelendirme ihtiyacı hissetmedim sadece””Ben seni öğretmen sanıyordum. Ne iş yapıyorsun?””Sude, yataktayız. İkimizde çıplağız. Konuştuğumuz konu bu mu olsun?””Hayır, merak ettim sadece””Etme! Skolastik düşüncelerini yatağıma sokma. Aşağı in ve devrim yap”

“Yalan mı, söyledin bana?”

“Ben yalan söylemem. Prensiplerim arasında eğer yalan söyleyeceksem değerli bir şeye hizmet etmesi geliyor, ikincisi seni diplomamı sikecek?”

“Sabahtan beri bahsettiğin Sude kim?”

“Barda gerzeğin biriyle biriyle girdiğim tartışmadan sonra kendini sapyoseksüel olarak tanımlayan muhteşem oral seksi olan kız”

“Yani, Kalfa”

“Ben de tanımıyorum, OX. Zaten boşalamadım. Taşaklarımın ağrısı senin başına girsin. Anlarsın halimi”

Tags:

No responses yet

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir